Psikolog Çiğdem KARAKUŞ
İnsan anne karnına düştüğü andan itibaren sürekli bir gelişim ve değişim halindedir. Yaklaşık 9 yaşına kadar, akran çocuklar arasında çok belirgin bir fiziksel farklılık görülmez. Her çocuk aşağı yukarı aynı zamanda ilk adımını atar ya da ilk kelimesini söyler. Fakat ergenlik dönemi, fiziksel büyüme ve olgunlaşmanın akranlar arasında birkaç yıl arayla gerçekleştiği uzun bir süreçtir. Bazı çocuklar 9 yaşında ergenliğe adım atarken bazılarının erginleşmesi 16 yaşını bulur.
Ergenlik, çocukluktan gençliğe geçiş dönemidir. Genel olarak 9-19 yaş arası olarak kabul edilir fakat bu yaş dilimi bireyden bireye değişir. Bu dönemde büyüme çok hızlıdır. Hızlı büyüme, hormonel değişimler, zihinsel yeterliliğin artması, arkadaş etkisinin güçlenmesi ve sorumlulukların artması duygusal karmaşayı beraberinde getirir. Genç, bu dönemde kimliğini oluşturmak için çok büyük bir çaba harcar. Ebeveynlerin çocuk yetiştirirken en fazla zorlanacakları dönem ergenliktir demek yanlış olmaz. Bir çeşit kriz dönemi de denilebilir. Tıpta ergenlik; erken, orta ve geç ergenlik olmak üzere üç dönemde değerlendirilir. Bir ergen bulunduğu bu üç döneme göre değişik özellikler gösterir.
Erken Ergenlik Dönemi
Erken ergenlik dönemi buluğ çağıdır. Kızlarda ilk regl, erkeklerde gece rüyalanmalarının başlaması ile sona eren, fizyolojik değişiklikler evresidir. Buluğ çağı kızlarda altı ay kadar sürerken erkeklerde iki yılı geçebilir.
Buluğ Çağında görülen fizyolojik değişiklikler:
Kızlarda, göğüsler büyür, tüylenme başlar, vücut büyür ve hatlar yuvarlaklaşır, hızlı kilo artışı olur. Hızlı kilo artışını genellikle regl izler. Kız çocuklarında aybaşı kanamasının gerçekleşebilmesi için vücutta belirli bir miktarda yağ depolanması gerekmektedir. Bu sebeple kız çocuklarının bu dönemde kilo almaları normaldir.
Erkeklerde, yumurtalıklar büyür, sperm yapımı başlar, beden büyür, ses kalınlaşır, tüylenme başlar ve kaslar gelişir.
Cilt yağlanır. Hormon seviyesindeki artıştan dolayı deri problemleri, sivilceler, görülebilir.
Ergen hızlı büyümenin neticesinde özelikle kol ve bacaklarında ağrı hissedebilir.
Erken ergenlik döneminde çocuğun ilgisi bedeni üzerine yoğunlaşır. Ergen vücudunda neler olduğunu anlamak ister. Hızlı değişim şaşkınlık ve kaygı yaratabilir. Çocuk sürekli normal olup olmadığını sorgular. Bu dönemde genç, ebeveyni tarafından bilgilendirilmeli ve yaşadığı değişikliklerin normal olduğu vurgulanmalıdır.
Orta Ergenlik Dönemi
Orta ergenlik dönemi 14-16 yaş arasını kapsar. Bu dönem duygusal değişimin yoğun olduğu riskli bir dönemdir. Eğer ergen duygusal gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamazsa, gelecekteki stresli olaylarla başa çıkmakta zorlanabilir. Duygusal gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlaması ise ergenliğin getirdiği diğer değişimlerle de kolayca başa çıkabileceği anlamına gelir.
Bu dönemde genç birey yaşadığı kaygıları ve gerginliği dışa vurma ihtiyacı güder. Sebepsiz yere sinirlenir, bağırır, ağlar, sürekli şikâyet eder, memnuniyetsizdir.
Ergenlik döneminde genç yoğun çelişkiler ve ikilemler yaşar. Bir yandan kişiliğini ispatlamak için bağımsızlık savaşı verirken, öte yandan ailesinin sevgi ve onayına ihtiyaç duyar. Bir gün önce beğendiği kıyafeti ertesi gün beğenmez. Sonuçlarını düşünmeden tehlikeli bir davranışa girebilecek kadar kendine güvenirken, birine saati soramayacak kadar kendine güvensiz olabilir.
Aynanın karşısında saatlerini harcayan genç, ertesi gün küçük bir sivilce yüzünden sokağa çıkmayı reddedebilir. Ergenler dış görünümleriyle aşırı ilgilidirler. Giyim onlar için ayrı bir titizlik konusudur. Beğendikleri, benzemek istedikleri kişiler gibi giyinmek ve görünmek isterler. Bunun altında ait olma duygusu yatmaktadır.
Ergenlik öncesi çocuk, ilk sırada anne-babasını ya da öğretmenini model alırken, ergenlikle birlikte bu önem sırasında köklü bir değişiklik olur. Artık ergen için birinci sırada arkadaşları gelmektedir. Arkadaşlarının ne düşündükleri, neler yaptıkları onun için çok önemlidir. Duygularını arkadaşları ile paylaşmaktan hoşlanır. Karşı cinse olan ilgisi artar.
Bu dönem hayranlıkların bol olduğu bir dönemdir. Gençlik çağı, kim olduğunun sorgulandığı çağdır. Genç sürekli “Ben kimim?”, “Niye varım?” gibi sorular sorar ve bu soruların cevaplarını arar. Kişiliğini ararken yoluna çıkan modellerden kendisine bir şeyler katmak ister.
Geç Ergenlik Dönemi
Geç ergenlik 17-19 yaşlarını kapsar. Geç ergenlikte fiziksel büyüme yavaşlar. Bu dönemde genç, bir yetişkin görünümünü alır. Uyku ve yeme ihtiyacı yetişkin seviyesine ulaşır. Hemcinsleri ile yakın arkadaş olma ihtiyacı azalır. Daha ziyade geleceği ile ilgilenir. En sık sorduğu soru “ Ben ne olacağım?” sorusudur. Meslek seçimi ile ilgilidir. Toplum tarafından kabul edilmek ve saygı görmek ister. Karşı cinse olan ilgisi daha da artar. Bu dönemde genç kızlar romantik aşk arayışı içine girebilirler. Erkekler eş seçimi ve evlilik konularına kızlardan daha az ilgi duyarlar. Bu dönemde meslek belirleme, yuva kurma ve sosyal hayata katılabilme temel amaçlardır.
Ergen-Ebeveyn İlişkileri
Ergenlik dönemi ergen ve aile arasında çatışmanın sık yaşandığı bir dönemdir. Genç bu dönemde kendini tanımak için büyük bir çaba harcar. Kafasındaki pek çok soruya cevap bulmaya çalışır. Zaman zaman kendisinin dahi cevaplamakta güçlük çektiği bu sorular hakkında, ailesiyle karşı karşıya gelir. Mesela, aniden kendisini sinirlendiren şeyin ne olduğunu ailesine anlatamayabilir. Bir müddet önce gayet neşeliyken, birdenbire niçin durgunlaştığını kendisi de anlamaz. Bu belirsizlik ve ani değişimler aileyi huzursuz eder. Ebeveyn bu tip durumlarla nasıl başa çıkacağını bilemeyebilir. Ergenlik döneminin çalkantısı genç kadar, aileyi de etkiler.
Bu dönemle ilgili, ergenle arkadaş olunması gerektiği gibi yanlış bir inanış vardır. Genç bu dönemde kendisi ile aynı duyguları paylaşan ve onu en iyi anladığını düşündüğü arkadaşlarına yönelir. Arkadaşlarının onun hakkındaki düşüncelerini çok önemser. Ailesinin arkadaşlarını eleştirmesine tahammül edemez. Anne-babasının düşüncülerini işe yaramaz bulur. Kendince onlardan öğrenecek bir şeyi kalmamıştır. Ebeveynin beğenilerini küçük görür. Bir yandan onlardan bağımsız olduğunu ispatlamaya çalışırken, öte yandan ebeveynin sevgisine ihtiyaç duyar. Bu süreçte anne-babaya düşen görev, bunun geçici bir dönem olduğunun bilincinde olarak, gence sabır ve sevgi ile yaklaşmaktır.
Sevgi ve güven ortamı içerisinde büyüyen bir genç, ailesi ile daha az çatışır. Sağlıklı kurallar çocukta güven duygusunun gelişebilmesi için en temel şarttır. Aslında ergenlikteki krizin aşılması, geçmişte çocukla kurulmuş olan ilişkinin ne kadar sağlıklı olduğuyla birebir ilişkilidir. Küçük yaştan itibaren benimsetilmiş kurallar, ergenlikte de geçerliliğini korur. Mesela, çocuğa izinsiz bir yere gitmemesi gerektiği kuralı sağlıklı bir şekilde kabul ettirilmişse, ergenlikte de bu konuda bir sorun yaşanmaz.
Anne-baba ergenin kendisine yaptığı itirazları, otoritesine karşı yapılmış bir başkaldırı ya da saygısızlık olarak algılamamalıdır. Bu dönemde gencin asi olması gayet normaldir. Genç bu şekilde kendisinin de bir birey olduğunu, söyleyecek bir sözünün bulunduğunu ailesine ispatlamaya çalışır. Fakat gence tartışmanın ve itirazların saygı çerçevesinde, kırıcı olmadan ve medeni bir yolla nasıl yapılacağı öğretilmelidir.
Çocuğa sorumluluk duygusunu aşılanabilmesi için, ebeveynin bu konuda çocuğa örnek olması şarttır. Küçük de olsa çocuğa verilen sözün yerine getirilmesi gerekir. Hakların sorumlulukların yerine getirilmesi sonucunda kazanıldığı düşüncesinin çocuğa yerleştirilmesi, onu hayata daha olgun hazırlar. Ergenlik çağında çocuğun sorumlulukları artar ve farklılaşır. Gence kaldırabileceği kadar sorumluluk verilmeli, başkaları ile kıyas edilmemelidir.
Bu dönemde genç aşırı alıngan ve kırılgandır. En ufak bir eleştiriye karşı tahammülsüz olur. Buna karşın ergenin kendisi ebeveynlerini acımasızca eleştirir. Genç “ben merkezli” yaşar ve zaman zaman bencil ve acımasızdır. Anne-baba, soğukkanlı ve sakin kalmaya çalışmalı, çocukla gereksiz tartışmalara girmekten kaçınmalıdır. Çocuğun onaylamadığınız davranışlarını, iletişimi keserek cezalandırmak çok yanlıştır. Problemlere mümkün olduğunca uzlaşmacı yaklaşmalıdır.
Ergenin zihinsel ve duygusal karmaşası, çevresine de yansır. Bazı zamanlar genç çok dağınık ve vurdumduymaz olabilir. Uzun uzun çekilen nasihatlere karşı duyarsız olurlar. Bu dönemde aşırı baskıcı olmak, ergeni arkadaş grubuna daha fazla yaklaştırır. Bunun yerine onu dinlemeli ve empati kurmaya çalışmalıdır. Anlamak, gencin her yaptığını onaylamak anlamına gelmez, sınırları çok iyi korumalıdır. Sınırları korumak için kuralların uygulanmasında tutarlı ve kararlı bir tutum izlemelidir. Mesela, sonradan onaylanacak bir şeye baştan hayır demek doğru değildir.
Ergenlik çağında, çocuğun okul başarısı düşebilir. Fakat bu çağın her zaman olumsuz değişiklikler getirdiği düşünülmemelidir. Bilakis, gencin bu dönemde zihinsel kapasitesi yetkinliğe erişir; soyut kavramları daha iyi anlar, ilgi alanları genişler ve olayları daha mantıklı değerlendirir. Artık yetişkinler gibi, sosyal, politik, dini konulara ilgi duyar, bu konularda düşünmeye başlar. Genç idealist ve hayalcidir. Dünyayı değiştirebileceğine yürekten inanır. Eğer birey, sizin öğrettiğiniz değer ve inançları sorgulamaya başladıysa, fazla paniğe kapılmamalıdır. Bu çağda inanç krizi yaşanabilir. Birçok ergen, bu çağda ebeveynin görüşlerine aykırı düşünceleri benimsese bile, 20’li yaşlarda, ailesinin kendisine öğretmiş olduğu inanç ve değerlere geri dönmektedir.
Ancak genç,
Derslerinin tümünde gözle görülür bir düşme yaşıyorsa,
Arkadaşlarından uzaklaşıyor, sürekli yalnız vakit geçiriyorsa,
Aşırı derecede içe kapanıksa,
Sürekli mutsuz ve kaygılı ise,
Geleceğe dair konuşmuyor ve plan yapmıyorsa,
Aşırı harcama yapıyorsa
aile bir uzmana başvurmalıdır.
Ergen-Arkadaş ilişkileri
Ergenlik çağı boyunca çocuğun yaşamında arkadaş ilişkileri birincil rol oynar. Artık çocuğun, sosyal ve duygusal hayatının merkezinde, aile değil, arkadaşlar vardır. Bazen ebeveyn, çocuğun akranlarını bir tehlike unsuru olarak görebilir. Fakat bu gerçekte çok doğru değildir. Çoğu zaman akranlar birbirlerine aile değerlerini aşılarlar, birlikte takım oyunları oynarlar, birbirlerini ibadet etmeye özendirirler. Arkadaş grubu empati, anlayış ve merhametin kaynağı olabilir.
Bireyler genellikle kendilerine benzer kişilerle arkadaşlık ederler. Sağlıklı yetişmiş ve aile değerlerini benimsemiş bir çocuk, kendisi gibi olan çocukları arkadaş olarak seçer. Anne-baba arkadaş seçiminde, gence güvendiğini hissettirmeli ve asla arkadaşlık ilişkilerine kaba bir şekilde müdahale etmemelidir. Çocuğun çok özel hislerini irdelemekten de kaçınılmalıdır.
Ancak, çocuk yanlış arkadaşlık ilişkileri içerisine girmişse, bu yanlış ilişki hususunda ikna edilmelidir. Doğrudan o kişi ile arkadaşlık etmeyi yasaklamak, çocuğu ebeveynden daha çok uzaklaştıracak ve arkadaş grubuna daha çok yaklaştıracaktır. Bunun yerine, çocuğun arkadaşlık ettiği akranları ve aileleri ile tanışmalı, çocuk arkadaşlarını eve davet etmek için teşvik edilmelidir. Şunu unutmamak gerekir ki, pek çok insan kötü alışkanlıklarını; içki, sigara, okuldan kaçma, ders çalışmama vb. arkadaş çevresinde edinmektedir.
Ergen ve Cinsellik
Gençlik çağı, cinsel olgunluğun tamamlandığı çağdır. Bu dönem sonunda ergen evliliğe hazır duruma gelir. Bu çağda çocuk cinsellikle ilgili pek çok şeyi bilmek ister. Eğer ebeveyn, çocuğa cinsellik hakkında eğitim vermekten kaçınırsa, çocuk bu bilgileri sağlıksız bir şekilde akranlarından alır. Bir genç her gün ortalama 700-800 kez cinsellik hakkında düşünür. (Yetişkinlikte bu oran 85-120 arasındadır.) Bunun temel sebebi ise bilgisizliktir. Kız çocukların anneleri, erkek çocukların ise babaları tarafından bilgilendirilmesi bu yüzden çok önemlidir.
Genç, her ne kadar cinsel anlamda olgunlaşsa da duygusal gelişimi aynı hızla ilerlemediği için, bu cinsel uyanıştan bunalır ve rahatsızlık duyar. Toplumda özellikle kız çocuklarına karşı yanlış tutumlar olabilmektedir. Örneğin, adet gören kız çocuğunun azarlanması gibi. Bu tip tutumlar çocukta travma etkisi yaratabilir. Annenin cinselliğe yaklaşımı, kız çocuk üzerinde çok etkilidir. Mesela, eğer anne kızını regl hali hakkında bilgilendirirken utanır ya da sıkıntı duyarsa, bu çocukta endişeye sebebiyet verir. Ya da baba kadınlar hakkındaki ön yargılarını çarpık bir şekilde kız çocuğuna yansıtabilir. Bu durumda çarpıtılmış algının düzeltilmesi gerekir.
Ergenlikte Sağlık Sorunları
Ergenlikte en sık rastlanan sağlık sorunları aşırı yeme (obesite) ve aşırı kilo kaybı (anoreksiya nevroza ) dır. Anoreksiya nevroza, çocuğun yanlış beden imgesi ile alakalıdır. Sıklıkla ergen, zayıf olmasına rağmen kendini aşırı kilolu görür. Obesite ise genetik olabilir ya da yanlış beslenme alışkanlıklarından kaynaklanır.
Aile içi problemler, olumsuz yaşam koşulları, kötü deneyimler, düşük öz değer, okul başarısızlığı, ergende depresyona sebep olabilir. Ergenlik depresyonu, ergenlikte görülen duygusal dalgalanmalarla karıştırılmamalıdır. Bu dalgalanmalar sırasında ergen her ne kadar karamsar ve mutsuz gibi görünse de bu gelip geçici bir durumudur ve ergenin normal yaşantısını sürdürmesine engel olmaz. Fakat depresyonda, en az bir ay süregelmek şartı ile, karamsarlık, kendini değersiz bulma, intihar düşüncesi, suçluluk duygusu, uyku ve yeme bozukluğu, ümitsizlik gibi özellikler görülür. Bu durumda bir uzmandan yardım almak en doğru seçimdir.